KARARSIZ SEÇMEN


    Bundan tam 2 sene önce (24 Mayıs 2021) kararsız seçmenlerin oyunun önemiyle ilgili konuşulurken, dönemin İl Başkanı Semih Balaban'ın da isteği ile kararsız seçmenlerin oy verme tutumlarının ve davranışlarının değişebilmesi için ayrıntılı bir çalışma yaptım. Bu çalışmayı hem il yönetimi ile hem milletvekilleri ile hem de Genel Merkez ile paylaşarak bu konuda ileriye yönelik adımlar atılması için girişimlerde bulunduk. Bugün bu raporun sonuç kısmından kısa bir bölümü sizlerle paylaşmak istedim, okumanız dileğiyle...

    AKP bu ülkede eğitim düzeyi ve gelir düzeyi düşük kesimden daha çok oy almaktaydı. Onlar gibiydi, onlar gibi konuşuyor, düşünüyor ve yaşıyordu. Aradan geçen zaman içerisinde Recep Tayyip Erdoğan, ailesi ve ekibi ne kadar zenginleşirse zenginleşsin oy aldığı kitlenin “duygusal” olarak ihtiyaçlarını karşılamaya devam etti. 

    Ateş İlyas Başsoy, “Aşkın Gözü Kör Mü?” diye soruyor Seveceksen Radikal Sev kitabında. Başsoy’a göre AKP’nin sevilmesinin en önemli nedenlerinden birisi Erdoğan sevgisi. Sonra tekrar soruyor Erdoğan’ı seven milyonlar irrasyonel mi? Bunu pek çok başlık altında incelemek mümkün. Türk milletinin biriktirme biçimini “Al da yavaş yavaş ödersin” olarak tanımlayan Başsoy burada büyük kentlerde hem doğal nüfus artışlarının hem de önlenemeyen göçlerin muazzam bir rant ekonomisi yarattığından bahsediyor. Başsoy, satın alma gücünün arttığının göz ardı edilmesinin siyasileri içinden çıkılmaz bir siyasi bataklığa sürüklediğine de vurgu yapmış. Yani ekonomik kötüleşmeye doğru giderken yavaş yavaş ödersin mantığı ile alınan bir çok şey artık ödenemez hale gelmiş olsa da bu mantığın satın alma gücünde bir artışı beraberinde getirdiği de unutulmamalıdır. Başsoy ayrıca yoksulluğun artık yeniden tanımlandığına da dikkat çekerek artık borçlanmanın ve borcu ömre yaymanın yoksulluğu tanımlayan öğeler olduğuna dikkat çekmiş. Ömrünüz yeterse ancak borcunu bitirebileceğiniz bir ev kredisine girmek bu yeni tip yoksulluğa örnek verilebilir. 

    Bunun yanında 19 yıllık alışılmış bir iktidarın bugün yıkılmaya yüz tutmuş olması büyük seçmen kitlelerini endişelendirmekte. Bireyler süregiden sistemde ekonomik, sosyal ya da kişisel zarara uğruyor olsalar bile sistemin devamını arzulamaktadırlar ve bunu gerçekleştirmek için meşrulaştırma yönünde hareket etmektedirler. Araştırmalar özellikle sosyo-ekonomik düzeyi düşük sağ seçmenin diğer seçmen gruplarına göre sistemi meşrulaştırma konusunda daha hevesli olduğunu göstermektedir. 

    Öncelikle anlaşılması gereken konu kararsız seçmenin kim olduğudur. Bu kararsız seçmen AKP’nin yanlış politikaları, değişen CHP politikaları ve CHP algısı, oluşturulan Millet İttifakı’nın başarısıyla da birlikte önceden AKP'ye oy vermiş olsa da bugün bu kararından rahatsız, açıklanan son anketlere göre seçmenlerin %20’ye yakın yani etkili bir kısmı karasız seçmen olarak gözükmektedir. 

    Kararsız seçmenin büyük bir kısmının “siyasetsiz seçmen” oldukları düşünülmektedir. Siyasetsiz seçmen “siyasetsiz seçmen apolitik seçmen değil”. Siyasetsiz seçmenin bir siyasi görüşü ve oy verdiği bir siyasi parti var ancak bu tercih zannedildiği kadar da siyasi değil. Yine Başsoy’a göre; “bu seçmen daha cesur kararlar alabiliyor ve karar değiştirebiliyor”. Özellikle eklenen yeni nesillerle de bu seçmen grubunun ‘karasız seçmen’ içinde çoğunluğu artmaktadır.

Bu raporun amacı ise kararsız seçmenin fikrini nelerin değiştireceğini ve bunlar üzerinde nelerin etkili olacağını açıkça ortaya koymaktır. Daha önce de bahsedildiği gibi oy verme davranışını etkileyen birçok tutum vardır. Bir siyasi partinin veya siyasi parti adayının seçimleri kazanması içinse toplumun çoğunluğu olarak kabul edilen bir yüzdesi tarafından “olumlu” bir ya da birden fazla tutumla benimsenmesi/özdeşleşmesi/belirtilmesi gerekmektedir.

Aslında politik tutumlar çok erken yaşta, erken çocukluk döneminde öğrenilirler. Ancak siyasi tutumlar zamanla değişime uğrayabilmektedir. Ancak bu değişim zaman içerisinde kendiliğinden olmaz. Bu tutum değişiminin olması için birçok faktör etkilidir.

Tutumların ve dolayısıyla bunun bir sonucu olarak davranışların değişiminde etkili olan faktörleri sosyal etki ve uyma, doğru izlenim oluşturma, tutumların kalıplaşmış olma durumları ve doğru iletişim ve propagandayı kullanma başlıkları altında raporun önceki kısımlarında incelemiştik.

Tüm bu incelemelerin sonucunda açıkça görülmektedir ki sosyal etkinin ve doğru ve etkili propagandanın tutum ve davranış değişimlerinde etkisi yüksektir. Öyleyse “doğru propaganda nasıl yapılmalıdır?” sorusunun cevabı günümüz siyasetinde deyim yerindeyse altın değerindedir.

Gerçekten etkili propagandanın ögeleri nelerdir diye sorduğumuzda ise karşımıza birçok ayrıntı çıkmaktadır. Bunlardan ilk olarak ele alınacak olan etkili bir ilk izlenim oluşturmaktır. Etkili bir ilk izlenim ise kimi zaman sözel olarak iletilen bilgilere dayanırken kimi zaman da yüz ifadesi, göz teması, fiziksel görünüm, beden dili ve kişisel mesafe gibi sözel olmayan ögelere dayanmaktadır. Tüm bunların ışığında anlaşılmalıdır ki propaganda da bazen söylenilenden çok göz teması kurabilmek, doğru cümleleri seçmek, gidilen bölgenin sosyo-kültürel durumu göz önünde bulundurularak kıyafet tercihi yapmak ve yüz ifadesine ve fiziksel temasa dikkat etmek önem taşımaktadır. Örneğin, kimi kişiler sarılmayı bir samimiyet olarak görse de kimi kişiler bunu kişisel alanlarına saldırı olarak görmektedir.

Ancak ilk izlenimi iyi oluşturmak propagandanın başarısı için yeterli olmayacaktır. Örneğin, etkili bir ilk izlenim oluşturmak için tüm koşullar uygun olsa dahi bir kahvede yapılan seçim çalışmasında o an oyun oynayan insanlara yapılan propaganda çoğunlukla geçersiz olacaktır. Kişiler çoğunlukla iletilmek istenen mesajı o an dinlemeyeceklerdir. Bu sebeple kahve çalışmaları yapılırken önceden haber verilerek verilecek mesajı dinlemeye uygun kişilerin oraya toplanmasını sağlamak daha sağlıklı sonuçlara ulaşılmasını sağlayacaktır. 

Kişilerin mesajı dinlemeye ve almaya müsait olmaları da tek başına propagandayı başarılı kılmaz. Aslında propagandayı bir ikna süreci olarak ele alacak olursak bu ikna sürecinde etkili olan ve önemli noktalardan birisi de kişilerin mesajı işleme motivasyonu ve yeteneğidir. Burada dikkat edilmesi gereken konu yerelde yapılacak çalışmalarda kişilerin mesajı işleme motivasyonlarını artırmak için bölgede yaşanan sıkıntılar, kişilerin hayatlarını etkileyen sorunlar ve çözüm önerilerini iyi bilmek ve gelebilecek herhangi bir soruya nitelikli cevap verebilmektir. Verilen cevaplardaki tutarlılık ve parti genel merkez politikalarına uygunluk da propagandacının inanılırlığı ve başarıya ulaşması için önem taşımaktadır. 

İlk izlenimin etkili olmasının yanında sonrasında kurulacak iletişim de propagandanın başarıya ulaşması için önemlidir. Burada toplumun güvenilir olarak gördüğü kişilerin bu propagandayı yapıyor olması önemlidir. Kişilerin güvenilir olarak ya da inanılır bir kaynak olarak görülmeleri için ise belirli bir saygınlığa ulaşmış olmaları gerekmektedir. Aynı zamanda kaynak/propagandacı toplum tarafından hoşa giden beğenilen biri ise propagandanın başarıya ulaşması daha kolay olmaktadır. Bu sebeple adaylar seçilirken yapılacak olan çalışmalarda her ilde ve ilçede aday gösterilecek kişi için yapılacak tarafsız ve nitelikli araştırmalar önem taşımaktadır. 

Propagandanın başarısını ve iletişimin etkililiğini etkileyen bir diğer etken de verilmek istenen mesaj ve dinleyicinin görüşleri arasındaki farkın ne derecede olduğudur. Fark ne kadar fazla olursa tutum değişimi o kadar büyük olacağından propagandanın başarıya ulaşması o kadar zor olacaktır. Bunu şöyle düşünmekte fayda var, artık kemikleşmiş bir şekilde AKP seçmeni olan bir kişiye ne söylerseniz söyleyin kişi bu büyük tutum değişimine karşı koymak için elinden geleni istemli ya da istemsiz bir şekilde gerçekleştirecektir. Ancak bugün ‘kararsız seçmen’ olarak incelediğimiz seçmenler ise bugün tutum değişimine en açık seçmen kitlesi olarak kendisini göstermektedir.

Propaganda konusunda tartışılan bir diğer konu ise tek yönlü mü çift yönlü mü olması gerektiğidir. Bunu belirleyen ise dinleyici kitlesinin zekâ ve eğitim seviyesi olacaktır. Şöyle ki eğer propagandacı zekâ ve eğitim seviyesi yüksek dinleyicilere hitap ediyorsa karşı görüşten de bahsedilerek bu görüşün argümanları çürütülmelidir. Ancak eğer düşük eğitim ve zekaya sahip dinleyicilere hitap ediliyor ise propagandacının sadece kendi görüşünü aktarması yeterli olacaktır. Çünkü düşük zekâ ve eğitim düzeyine sahip kişiler için çift yönlü iletişim kafa karıştırıcı olabilir. Aynı şeyler iletişimin duygusal mı yoksa akılcı mı olması konusunda da etkili olacaktır. 

Tekrar da propaganda da önemli etkenlerden birisidir. Yapılan araştırmalara göre çok tekrar edilen bir mesaj dinleyiciler tarafından daha doğru görülür. Burada açıkça televizyon reklamlarının, sosyal medyada görünür olmanın ve diğer kitle iletişim araçlarını etkili bir şekilde kullanmanın önemi göze çarpmaktadır. Ancak bu kitle iletişim araçlarını kullanırken ve propaganda tekrar edilirken dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da bu durumun sıkıcı bir hal almamasıdır. Aynı şey tekrar edilecekse dahi farklı şekillerde tekrar edilerek sıkıcılığın önüne geçilmelidir.

Sadece propagandacı değil, propagandanın yapıldığı hedef kitlesinin özellikleri de önem arz etmektedir. Dinleyicilerin kendi görüşlerine bağlılığı arttıkça propagandanın başarıya ulaşması zorlaşacaktır. Yine aynı şekilde dinleyicilerin kendilerine güveni çoksa propaganda bu güveni sarsacağı için başarıya ulaşmakta güçlük çekecektir. Yine dinleyicilerin yaşları da bu konuda önemli bir etkendir. 18-25 yaş arası kişilerin tutum değişimine en açık kişiler olduğu yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. Bunun arkasından 25-36 yaş arası kişiler gelirken 37-83 yaş arası kişilerin tutum değişimine kapalı oldukları gözlemlenmiştir. Bu sebeple özellikle genç kuşaklara yönelik üretilen politikaların ve siyasi kampanyaların etkili olması çok daha kolaydır.

Kültürün de bu konuda büyük bir etkisi vardır. Türkiye yavaş yavaş bireyci kültüre doğru ilerleyen bir toplum yapısına sahip olsa da hala genellikle toplulukçu kültür etkilidir. Toplulukçu kültürlerde ise grup içi uyum ve aidiyet önem taşımaktadır. Bu durumda örneğin bir köyde bir kişinin görüşünü değiştirmek ne kadar önemli olsa da genellikle yeterli olmayacaktır.

Özet olarak ele almak gerekirse; etkili propaganda için,

- Etkili bir ilk izlenim oluşturmak,

- Dinleyicilerin verilmek istenen mesajı almaya müsait olmaları,

-   Dinleyicilerin mesajı değerlendirmeye almak için motivasyonlarının güçlü olması ya da dinleyicilerin motivasyonunun güçlü olduğu ortamın propagandacı tarafından yaratılması,

- Etkili iletişim kurabilmek,

- Toplumda güvenilir ve saygın olarak görülen adayların seçilmesi,

- Çok büyük görüş farklılıklarını vurgulayan mesajlar yerine propagandanın yapıldığı bölge-deki kişilere ulaşabilecek bölgesel ve genel politikalarla kişilere ulaşmak,

- Propaganda yapılan bölgelerde dinleyiciler iyi analiz edilerek çift ya da tek yönlü propaganda uygulanmasına dikkat edilmelidir,

- Mesaj birçok kez ve birçok yerde tekrar edilmeli ancak sıkıcı olmamasına da dikkat edilmelidir,

- Hedef kitlenin, propaganda yapılacak bölgenin/ mahallenin/ köyün sorunları analiz edilerek propaganda buna göre yapılmalı, her bölgenin sıkıntısının farklı olabileceği ve her bölgede anlatının değişmesi gerektiği unutulmamalıdır.

- Kitlelerin önlerine sunulan iktidar değişikliğine kuşkuyla yaklaşacakları unutulmamalı, mesajlar verilirken net ve kararlı olunmalıdır.


*Sonuç kısmı kısaltılarak açıklanan bu rapor yaklaşık 40 sayfa ve oy verme tutum ve davranışlarını ayrıntılarıyla inceleyen bir rapordur. Açıklanan her maddenin ve verinin bilimsel dayanağı raporun uzun olmasından kaynaklı açıklanmayan kısmında mevcuttur.

Yorumlar